• Anasayfa
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/deliballilar
  • https://twitter.com/deliballilar
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Şenlik Alanı
    • Deliballılar Köyü
    • Şenlik Alanı
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Camisi
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Camisi
    • Deliballılar Köyü
    • Tarihi Eski Okul
    • Deliballılar Köyü
    • Gençlik Kulübü / Köy Muhtarlığı
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Meydanı
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Konserve Binası
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Kocasu
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
Merhaba Deliballılar Köyü
emintuten@hotmail.com
Bugün Yarın
04/08/2012

Bugün ve Yarın

 Doğan Cüceloğlu' nun eğitimdeki katılımcılarla aralarındaki konuşma:

Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?

Katılımcılardan Biri: Allah'a şükür, hocam, bildiğimiz kadarı ile yok.

Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?

Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar:

Katılımcılardan Biri: Ölüm.

Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan sonra gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Diğer hiç biri insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?

Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır. Şu şekilde devam ederim: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?

Katılımcılardan Biri: Hayır

Cüceloğlu: Şu saniye içinde olma olasılığı var mı?

Katılımcılardan Biri: Var.

Cüceloğlu: Yarın?

Katılımcılardan Biri: Evet.

Cüceloğlu: 30 yıl sonra?

Katılımcılardan Biri: Olabilir.

Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?

Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle hiç bakmamışlardır. Sözümü sürdürürüm:
Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?

Katılımcılardan Biri: Yoktur hocam.

Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz, az sonra telefonumuzun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini?

Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar.

Katılımcılardan Biri: Hocam konuyu değiştirsek?

Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?

Katılımcılardan Biri: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.

Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik konusu yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona "yüreğinizin taa derininden gelen bir "seni gerçekten çok seviyorum" demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?

Burada bazı katılımcıların ağladığı olur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.

Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde "şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim?" diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?
 Alıntıdır.


5791 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bu hikâye garip ama ders veren gerçek bir hikâyedir. - 09/06/2012
Ne zaman vanilyalı dondurma alsam, arabaya döndüğümde arabam çalışmıyor. Fakat başka çeşit dondurma aldığımda, araba gayet güzel çalışıyor.
Bazen , uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için. - 03/03/2012
Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, Allah iki ağız, bir kulak verirdi.Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek!
Akıl Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır. - 27/02/2012
Doktor: Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.
Doğrusunu isterseniz yaşam dar ayakkabıyla yürümektir. - 11/02/2012
O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler. Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde.
Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun! - 07/02/2012
Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti.
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam69
Toplam Ziyaret177252
Hava Durumu
Takvim